Özel Beyaz Bireysel Gelişim ve Aile Danışma Merkezi - 0212 231 6112 / 0532 201 4180


 

                   Covid-19 pandemisi nedeniyle çocuklar uzun bir süredir çoğunlukla uzaktan olarak eğitim görmekteler. DSÖ ve UNICEF gibi kurumlar okulların kapanmasını son çare olarak gündeme getirmeyi önerse de, OECD’nin pandeminin dünya çapında eğitime etkilerini inceleyen bir araştırmaya göre, Türkiye okulların en uzun süre kapalı kaldığı 4 ülkeden biri. Okulların kapalı kaldığı süre boyunca çocuklar ve gençler öğrenme süreçlerinde ciddi anlamda kesintiye uğradılar. Önceleri ev akademik anlamda sadece ödevler ya da özel dersler açısından zaman ayrılan bir yer iken, pandemi süreciyle birlikte ev akademik hayatın merkezi oldu. Ev ve okul kavramları ne yazık ki iç içe geçti. Çocuklar, önceleri dinlenme ya da kendi özel ihtiyaçlarını karşılama yeri olan odalarında “öğrenci” olmaya çabaladılar. Ekran üzerinden, odalarına pek çok arkadaşını misafir ettiler ve pek çok kişinin de odasına konuk oldular. Okullar açıkken bilinmez olan alanlar (öğrencilerin odası, öğretmenlerin evi gibi ) belki de fazlaca bilinir oldu.

       Öğrenciler okul ve sınıf ortamındaki “öğrenen” konumundan çıkıp zaman zaman uzaktan eğitim sistemine hazırlıksız yakalanan öğretmenlere teknolojik açıdan destek olarak “öğreten” konumuna geçtiler. Yani roller değişim gösterdi. Öğrenciler derse katılıp katılmama, kameranın açık ya da kapalı olması gibi ekran bağlantılı konularda pasif konumdan aktif konuma geçmek yani kontrolü elde tutmak gibi bir tehlikeyle karşılaştılar. Oysa ki öğrenmek, bilmeyen ve pasif bir konumda olmakla yani edilgenliğin sonucunda gerçekleşir. Uzaktan eğitim modelinde edilgenlik pozisyonunda kalmayı başarabilen öğrencilerin sayısı kim bilir ne kadar azdır. Tüm bunlara ek olarak, ekranla kurulan yakından ilişki, çocuk ve gençler açısından hem fiziksel hem de duygusal sağlıkları açısından pek de faydalı olmadı. Hareketsizlik, kilo artışı, uyku ve yemek düzenlerinin bozulması, agresif davranışların artması, sosyal etkileşim isteklerinin azalması, içe kapanma ve ebeveynlerle ya da evde yaşayan diğer üyelerle çatışmaların artması, velilere düşen sorumlukların velilerin ebeveynlik sürecini zorlaştırması gibi sorunlar klinik gözlemlerimizin sadece bazıları. Bu nedenle, çocuk ve gençlerle çalışan diğer ruh sağlığı uzmanları gibi biz de Beyaz Psikoloji ekibi olarak 2021-2022 eğitim-öğretim döneminde okulların kesintisiz yüz yüze eğitim vermesini savunuyoruz. Uzaktan eğitim, zor zamanlarda çocukların yardımına koşsa da artık eski sisteme ve okula geri dönüşe ihtiyaç çok belirgin bir durumda.

 

Eğitim neden okulda ve yüz yüze verilmelidir? Çünkü:
1)Bir mekan olarak okul öğrenme açısından en güvenli yerdir. Mekanların insan psikolojisi üzerindeki etkilerini inceleyen pek çok araştırma mevcuttur. Ev barınma ve yaşam alanı olarak zihnimizde ön planda iken, okul öğretme ve öğrenme alanı olarak zihnimizde belirir. Özellikle çocuklar açısından farklı mekanları farklı eylemler ile ayrımlaştırmak çok daha uygun olabilir. Tıpkı, yatak odasında uyunur; mutfakta yemek yenir gibi. Evde yaşanır, okulda öğrenilir. Çocuklar ve gençler okulda sadece öğrenci olmakla kalmaz, okulda arkadaş da olurlar. Diğer çocuklarla, öğretmenleriyle, idaredeki kişilerle, koridorları temizleyen görevliyle ve hatta her gün üzerinde oturduğu sıra ile bile bağ kurarlar. Bu özellikleriyle bir mekan olarak okul, öğrencilerini güvenli kollarıyla saran bir anne kucağı gibidir.


2)Okul, aynı zamanda ev ve aile ortamından uzaklaşma ve ayrışma yeridir. Okula giden bir çocuk, evinden ve ailesinden gün içerisinde ayrı düştüğünde gerçek hayata hazırlanma, öğrenme, gelişme ve büyüme yolculuğu devam eder. Her uzaklaşma onu bir adım daha kendi benliğini oluşturmaya, kendi zihnini geliştirmeye ve kendine olan güvenini pekiştirmeye yakınlaştırır. Aynı zamanda, evini ve ailesini özlediği takdirde, günün sonunda gerçekleşen kavuşma ilişkilerden daha çok keyif alınabilmesine yardımcı olur. O günü kendi işlerine ve ihtiyaçlarına göre organize eden ebeveyn de çocuğunu çok daha keyifle karşılayabilir. Ebeveyn ve çocuğun birbirleriyle kesişmediği ayrı dünyalarının olması, ilişkilerin sağlıklı olması açısından şarttır. Okul bu anlamda ayrı dünya oluşturmak için en korunaklı yerdir.


3)Okul, kuralları ve sınırları olan bir kurum olması nedeniyle babasal işlevi temsil eder. Çocuk, okuldaki kurallara ve yapılanmaya uyum sağlayarak toplumsal düzende var olmanın yolunu bulmaya çalışır. Hangi davranışlar uygundur, ondan neler beklenir, kurallara uymadığında neler olur gibi soruların yanıtlarını okul ortamındaki "öğrenci" kimliği sayesinde keşfeder.


4)Öğretmenlerin, şefkatle eğitim verip aynı zamanda sağlıklı bir disiplin sağlayabilmeleri için öğrencileriyle canlı bir etkileşim halinde olmaları son derece önemlidir. Ekran karşısındaki öğretmenliği ile, yüz yüze öğretmenliği oldukça farklılaşan öğretmenler mevcut. Sınıf ortamında beraberken, ses tonuna yapılan bir vurgu ya da bir kaşın hafif yükselmesiyle sağlanmaya çalışılan disiplin ile uzaktan, araya ekranın sokulduğu ve dolayısıyla mesafelerin girdiği disiplin elbette aynı değil.


5) Her öğrenci aynı değildir. Öğrenme güçlüğü ya da dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi zorluklar yaşayan öğrenciler öğrenebilmek adına çok daha özel bir ilgi ve yakından desteğe ihtiyaç duyarlar. Mesela öğretmenlerin zaman zaman komut verirken yanlarına yaklaşıp omuzlarına dokunması ya da dikkat sürelerini uzatabilmek için kendisine yakın bir konumda oturmalarına imkan sağlaması gerekebilir. Bu müdahaleleri ekran aracılığıyla gerçekleştirmek neredeyse imkansızdır. Bu hem öğretmeni hem de öğrenciyi çok çaresiz bırakan bir pozisyondur.

 

6)Özellikle ilkokula yeni başlayan çocuklar açısından eğitim sürecinin en başı, okuma-yazma öğreniminin ilk kazanımları en sağlıklı yüz yüze olarak gerçekleşebilir. Temeller baştan sağlam atılmalıdır. Küçük yaş grubu açısından oyun ve eğitim birbiriyle sıklıkla karışabileceğinden net sınırlara ihtiyaç vardır.

7) Sınav hazırlık sürecindeki gençler açısından da durum pek farklı değildir. Sınav hazırlık maratonunu, bildikleri yolda, öğretmenlerinden alacakları hem duygusal hem de akademik destekle tamamlamaları en ideal olanıdır.

Umuyoruz, tüm bu nedenler göz önünde bulundurulduğunda, okullar söz verildiği gibi bir daha kapanmamak suretiyle açılır. Tüm öğrencilere, şimdiden sağlıklı bir akademik yıl diliyoruz.

 

 

Kaynakça:

OECD, The state of school education: One year into the COVID pandemic, 2021 (s.9)