Özel Beyaz Bireysel Gelişim ve Aile Danışma Merkezi - 0212 231 6112 / 0532 201 4180

 

 

 

Herkesin uyum içinde yaşadığı, kaynakların herkese yettiği, herkesin sesinin duyulduğu bir ortamda bir kişi başka bir kişiyi “iptal etmek” ister mi? Aynı görüşte olmayan ya da toplumun çoğunluğunun hassas olduğu değerlere karşı bir beyanda bulunan kişinin o anda iptal/linç edilmesi için öncelikle o toplumun belli bir öfke ve tahammülsüzlük düzeyinde olması gerektiği düşünülebilir.

 

İptal kültürü belki de insanlık tarihi kadar eskidir. Birçok mitolojik anlatıda kendisinden farklı düşündüğü için diğerini yok etmek isteyen Tanrılardan bahsedilir, örneğin Gaia, çocuklarının babası Uranüs’ü, oğlu Kronos aracılığıyla ortadan kaldırır. Bu konuda orta çağdaki engizisyon mahkemelerinden, cadı avlarına, köy meydanında insan taşlamaktan şimdilerde sosyal medyadaki yok edici dile kadar birçok örnek sıralamak mümkündür. Utandırmak, aşağılamak, dışlamak ve hatta yok etmek her toplulukta gözlenebilen tavırlardır.

 

“Seni iptal ediyorum” ilk olarak, yönetmenliğini Mario van Peebles’ın üstlendiği “New Jack City” filminde bir replik olarak karşımıza çıkar (1): Filmin kahramanı Nino, kız arkadaşı için “Cancel that b*tch. I’ll buy another one / İptal et şu k*lt***. Yenisini alacağım.” diyerek birini iptal etme fikrini zihinlerimize yerleştirmiştir. Daha sonra bu terim değişik yerlerde kullanılmış ve günümüzde bireyselden toplumsala uzanan geniş bir yelpaze üzerinde, örneklerine sıkça rastladığımız bir olguya dönüşmüştür.

 

“İptal kültürü” ne anlama gelir? İptal kültürü çok genel bir tanımlamayla, bazı davranışları, tavırları ve söylemleri kabul edilemez bulunan kişi veya kişilerin belli gruplardan veya kurumlardan dışlanması için başvurulan bir yöntemdir. Bu nedenle kimi yerde boykot kültürü ya da linç kültürü olarak da isimlendirilmektedir (1).

 

Dholakia (2), bir iptalin oluşması için üç psikolojik sürecin bir araya gelmesi gerektiğinden bahsetmektedir:

  1. Bir sınırın aşıldığını fark etmek/ tanımlamak ve bunun önemli olduğuna karar vermek: İptal edilmeye aday kişi, iptal eden kişinin öfke ve nefretini uyandıracak bir şekilde onun değerli bulduğu bir alana girmiştir.
  2. Çok kuvvetli olumsuz duygular yaşamak: İptal eden kişi, öfke ve nefretin yanında iğrenme, korku, hiddet gibi duygular da yaşayabilir.  
  3. Cezalandırıcı olmak ve sınırı aşan kişiyi gözle görülür bir şekilde cezalandırmak: İptal eden kişi kullandığı dil ile iptal edilen kişiyi aşağılamaya ve utandırmaya çalışır. Buradaki amaçlardan biri de kendisine daha çok taraftar toplayıp bir topluluk olarak hareket edebilmektir. Bu durum “sosyal bulaşıcılık” yaratmak olarak tanımlanmaktadır.

 

İptal edilmek istenen konu, kişi ya da kesim ile ilgili görüşler ne kadar geniş kitlelere ulaşırsa etki yaratma olasılığının o kadar yüksek olduğunu söylenebilir. Bu tavır, örneğin aile içi şiddet, çocuk istismarı, hayvanları ve doğayı korumak gibi amaçlar doğrultusunda uygulandığında toplum içinde anlamlı şekilde ses getirmekte ve zaman zaman karşılığını bulmaktadır. Bu noktada hukuk sistemine güvensizlik, hukuk sisteminin yavaş işlemesi, tek tek yaşananların kamuoyunun gözünden kaçma ihtimali gibi noktaların da bu yönteme başvurulmasını anlamlı kıldığı düşünülebilir. Adalet kimi zaman bu şekilde aranır olmuştur.

 

Günümüzde sosyal medya, iptal kültürünün en çok kullanıldığı alandır demek yanlış olmaz. Sosyal medyanın kullanım ve erişim kolaylığı ile yaygınlığı iptal tavrının topluluk düzeyinden bireysel düzeye inmesini de kolaylaştırmıştır (1,4). Özellikle sosyal medya ortamında iptal, ilk bakışta ifade özgürlüğü gibi düşünülse de aslında diğer kişinin ifade özgürlüğüne el koyan bir yaklaşımdır. Birçok kişi, iptal edilmemek adına duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edememektedir. Bu yaklaşımın en belirgin özelliklerinden biri de gösterilen tepkinin düzeyinin olayla orantısız olmasıdır (3). Araştırmalar, iptale uğramış birçok kişi ve kurumun bu durumdan çok kısa bir süre etkilendiğini, daha sonra yaşamlarına kaldıkları yerden devam edebildiklerini ortaya koymuştur (5). Bu bakış açısı aynı zamanda “yankı odası” fikrini de akla getirmektedir: Sadece aynı görüşte olanların birbirlerini dinledikleri ve onayladıkları bir alan.

 

İptal kültürünün arkasında yatan nedenler ne olabilir?

 

Karşı tarafı dinlemek, anlamaya çalışmak, çözüm önerileri üzerine konuşmak ya da “doğru”ya yönlendirmek yerine “Öteki”ni doğrudan dışlamak tavrı nasıl açıklanabilir? Neden, Öteki’nin bakış açısı bireye uygun gelmediğinde ilk başvurulan yöntem o kişiyi “iptal” etmek, karalamak, küçük düşürmek, utandırmak ve/veya dışlanması için çabalamak olmaktadır? İptal tavrı, bir sorunu ele almaktan çok bir nefret söylemine doğru evrilmektedir. Empati kavramı ise giderek anlamını yitirmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar, iptalin amacı çok anlamlı bir değere hizmet etmek olmadıkça iptal edilen kişinin sosyal konumunun uzun vadede değişmediğini de göstermektedir (3). Örneğin iptal edilen oyuncular, aradan bir süre geçtikten sonra yeniden filmlerde rol alabilmektedir.

 

İptal kültürünün, özellikle bireylerin ve toplulukların ruhsal olarak çok zorlandıkları zamanlarda daha da yoğun olarak gözlendiğini söyleyebiliriz. Bireyler ve topluluklar, olumsuzluklar karşısında dayanabilme kapasitelerini kaybetmeye başladıkça, gelen uyaranlar, onların uyarı kalkanlarını delip geçtikçe “yok etme” tepkisi artmaktadır:

 

  • “Kapsanmak” her yaştan bireyin gereksinimidir: Kişinin kendini yakınlarının yanında güvende hissetmesi, ifade etmek istedikleri için bir alanının olması, onu ciddiye alan bireylerin varlığı, güvenli bir ev, onu güvence altına almış bir sistem. Bireyin çok derinlerinde yerleşmiş olması gereken “Güvendeyim” duygusu. Günümüz toplumundaki hızlı yaşam, performans kaygısı, eksik kaynaklar, kimsenin yolunda gitmeyen bir konu için sorumluluk almak istememesi, hatta karşı tarafı sorumlu tutması, kimsenin ihtiyacı olan alana sahip olamaması gibi olgular, kişinin kendisini giderek daha gergin, engellenmiş ve öfkeli hissetmesine yol açmaktadır.
  • Bion, küçük bir bebeğin kendinde hoşlanmadığı ya da kendisine kötü gelen parçaları (hayal kırıklığı, kızgınlık, korku, anlam veremediği dehşet, vb.) annesine fırlattığından bahseder (6 içinde). Annenin, çocuk için düşlemleme becerisini devreye sokup çocuğun içinde barındıramadığı parçaları hazmedilir hale getirip çocuğa geri sunması beklenir. Bunu yapamayan anne, çocuğa bu parçalarını geri atar ve çocuğun dehşetinin artmasına neden olur. Çocuk kendini sürekli tehdit altında hissettiği gibi kendinde görmek istemediği tarafları atacak ortamlar aramaya başlar. Birey artık içinde olup bitenlerle ilgilenmez hale gelmiştir.
  • Melanie Klein’ın bebekliğin ilk dönemi için tanımladığı “iyi-kötü/siyah-beyaz” algısı, ilerleyen dönemlerinde dengelenmezse bu daha sonrasında hayatı algılayış şekline dönüşebilir. Bebek annesinden süt emebildiği, ihtiyaçlarının karşılandığı durumlarda anneyi “iyi” olarak algılar. Öte yandan aynı anne bu ihtiyaçları giderme konusunda geciktiği ya da gideremediği durumlarda “kötü” olarak algılanır. Daha sonrasında aynı kişinin hoşa giden yanları olduğu kadar hoşa gitmeyen yanları olduğu da anlaşılır. Ancak bakım veren kişi ve aile ortamı, çocuğun öfkeli, hırçın, uyumsuz, talepkâr hallerine dayanamadığı zamanlarda çocuk kendisini “kötü” olarak görmeye başlar. Ortamda bir iyi ve kötü olacaksa, çocuk birçok durumda kötü olmayı göze alır, çünkü kendisine bakım veren yetişkinlerin kötü olma ihtimali daha korkutucudur. Ancak bu kabul çocuğun hiddetinin yok olacağı anlamına gelmez. Bu öfke, kendisine uygun bir odak bulmak üzere bir yerde beklemektedir. Kendini sıkışmış, çaresiz ve yetersiz hisseden birey giderek öfkelenmektedir, ancak öfkesinin kaynağını yönlendirebileceği belirgin bir odak da yoktur.
  • Bu noktada, bireyin içinde yaşadığı dış dünya koşullarına da bir göz atmakta yarar vardır. İçinde yaşadığı düzen aslında herkes için aynıdır. Maddi ve manevi kaynaklar daralmaktadır. Birinin diğerine vereceği destekler giderek azalmaktadır.
  • Tüm bunlar bireyin bir “Öteki” yaratma ihtiyacını arttırmaktadır. Sosyal medya bu ihtiyaç için biçilmiş kaftan olarak düşünülebilir: Bireyin gerçek kimliğini saklaması her zaman mümkündür. Dolayısıyla izinin sürülmesi ihtimali düşüktür. Sergilediği görüşlerin üzerine çok düşünülmüş ve benimsenmiş görüşler olması bile gerekmez. O an belli bir kimlik altında belli bir kişiyi hedef almıştır, ertesi gün başka bir kimlik altında başka bir kişi ya da görüşü de hedef alabilir. İptal kültürü, “kolektif dikkat bozukluğu-hiperaktivite bozukluğu” olarak da tanımlanmaktadır (6). O anki stres için hemen eyleme geçilmektedir. Kendi yıkıcılığı altında ıstırap çeken birilerini görmek onu tatmin eder, güçlü hissettirir. Hele savunduğu görüşleri destekleyenler çıkarsa tatmin hissi daha da artar, hatta başarının getirdiği bir baş dönmesi de yaşayabilir. Saldırdığı kişi kendisi gibi saldırmaktan korkmayan bir kişi de olabilir. Böyle bir durumda girilen iktidar savaşını kazanma isteği de kendi başına bir motivasyona dönüşebilir. Bu nedenle de ceza ile cezalanan arasında büyük bir uçurum vardır (2).
  • Bir topluluğa aidiyet oluşturmak da rahatlatıcıdır (6). Kişi, bir içgörü geliştiremediği için kendi özüne giderek uzaklaşırken bir topluluğun parçası olmak, ona kendi davranışlarını daha anlamlı göstermeye başlar.

 

İptal kültürü hem iptal edilen hem de iptal eden açısından birçok olumsuzluk barındırır. Bu şekilde kırılmış, incinmiş ve bunun intikamını almak isteyen bireyler ile sürekli dışlanan konumunda olmaktan kaçınması gereken bireyler birbirlerinden uzaklaşmaya başlar. Artık adalet “dişe diş kana kan” şeklinde en ilkel adalet anlayışına doğru evrilir.

 

Zor zamanlardan geçiyoruz. Hepimiz aynı gemideyiz. Doğanın ve insan olarak kendi kurduğumuz sistemlerin bir parçası ve paydaşı olduğumuzun kavrayışıyla hareket etmeyi hep akılda tutmamız gereken zamanlar, eğer topluca iptal olmak istemiyorsak…

 

KAYNAKLAR

1.“İptal Kültürü Üzerine Bir Değerlendirme”

 http://www.bukak.boun.edu.tr/?p=1758

2. “What is Cancel Culture?”

https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-science-behindbehavior/202007/what-is-cancel-culture

3.“The Dangerous Rise of the Cancel Culture”

 https://psychology-spot.com/cancel-culture-what-is/

4.“How Cancel Psychology and Toxic Tribalism Impact Young Adult Mental Health” https://www.newportinstitute.com/resources/mental-health/cancel-culture-psychology/

5. “Cancel Culture and the Deterioration of Individual Thought”

https://www.johnlockeinstitute.com/post/drag-me-cancel-culture-and-the-deterioration-of-individual-thought

6. “The Psychology of Cancel Culture and the Risk of Mass Violence” https://medium.com/age-of-awareness/cancel-culture-justice-denial-or-over-reaction-e236e769c2c9