İdeal olarak bir çocuğu en iyi tanıyan kişilerin, onu dünyaya getirmiş ebeveynleri olması beklenir. Henüz daha doğmamışken ve anne karnındayken, ebeveynler çocuklarını merak etmeye başlarlar. Attığı tekmelerden, hangi yiyeceklerden sonra hareketlendiğinden, hangi müziğe tepki verdiğinden yola çıkarak onu tanımaya çalışırlar. Dünyaya geldikleri andan itibaren, büyüme yolculuklarında ebeveynleri onların gelişimine, değişimine ve dönüşümüne şahitlik ederler. Çocuklar hem duygusal hem de bilişsel olarak gelişim gösterirler.
Çocukların duygusal dünyası, keşfedilmek için çoktan hazırdır. İç dünyasında neler oluyor? Duygularına dair farkındalığı nasıl? Hangi duyguları daha baskın? Hangi durumlar onda hangi duyguları uyandırıyor? Baş etmekte zorlandığı duygular neler? Nasıl bir destek ona iyi geliyor? Kendi duygularını ne şekilde ifade edebiliyor? Bu soruları soran, sorgulayan ve yanıtlar arayan bir ebeveyn çocuğunun duygusal dünyasını merak eden ve tanımaya çalışan bir ebeveyndir diyebiliriz. Duygusal dünyası merak edilmemiş bir çocuk öfkeyle dolabilir, içine kapanabilir ya da kendini değersiz hissedebilir.
Çocukların bilişsel dünyası da, aynı şekilde keşfedilmeyi bekler. Bilişsel süreçleri nasıl işliyor? Zihni hangi bilişsel performanslar için daha yatkın? Hafızası, zamanlaması, planlaması, mantığı, dikkati, dürtüselliği ne durumda? Görsel algısı mı daha baskın yoksa sözel algısı mı? Yani görsel öğelerden faydalanarak mı öğrenme eğilimine sahip yoksa sözel öğelerden mi daha çok faydalanabiliyor? Bu sorular da yine aynı şekilde ebeveynlerin zihninde yer tutmalıdır. Çocuğun zihni de tıpkı duyguları gibi merak edilmeli ve işleyiş bakımından anlaşılmaya çalışılmalıdır. Zihinsel işleyiş süreçleri merak edilmemiş bir çocuk da yine aynı şekilde kendini değersiz hissedebilir, eğer yaşadığı zorluklar var ise onları anlamlandıramayabilir ve beraberinde öfke, hayal kırıklığı gibi duyguların etkisine girebilir. Çocuğun bilişsel dünyası genellikle okul hayatının başlamasıyla öğretmenleri tarafından keşfedilir. Örneğin, hafıza becerileri oldukça gelişmiş bir çocuğun bu güçlü yanının fark edilmesinde öğretmenlerin büyük bir payı olur. Daha sonra ebeveynleri dikkatlice gözlemlediğinde, bu çocuğun hafıza kartlarını bulma oyununda ne kadar başarılı olduğunu fark edebilir ve aslında odasındaki oyuncakların yerini hatırlamakta küçük yaşlardan beri çok iyi olduğunu anımsayabilir. Zayıf yanlar, yani çocuğun zorlandığı alanlar, güçlü yanlara göre daha zor fark edilebilir. Fark edildiğinde ise, ailelerin bu durumu kabullenmesi veya destek almaya yakın hissetmesi zaman alabilir. Bazen de hiçbir zaman gereken destek alınmayabilir. Zayıf yanlar, çoğu zaman okuma-yazma gibi akademik becerilerin bozulmasıyla daha da görünür olabilir. Örneğin, okuma-yazmada zorlanan bir çocuk için bilişsel değerlendirme yapıldığında öğrenme güçlüğü ya da zihinsel performans anlamında bir zorlukla karşılaşılabilir.
Çocuklar ve gençler, genellikle duygusal veya bilişsel/akademik anlamda belirgin bir zorluk yaşadıklarında bir uzman tarafından değerlendirilmeleri istenir. Özellikle öğretmen veya uzman yönlendirmesiyle değerlendirmeye alınan çocuğun yaşadığı zorluğun anlaşılması kadar başarılı olduğu yani güçlü yanlarının da keşfedilmesi çok önemlidir. Bu sayede, çocuğun ileriki eğitim, meslek ve sosyal hayatına dair önerilerde ve yönlendirmelerde bulunmak mümkün olur. Başarılı peki, ama acaba en çok hangi alanlarda? Bu başarıyla nerelere yönelmeli? Başarısına gölge düşürme ihtimali olan herhangi bir bilişsel zorluğun varlığından bahsedilebilir mi? Mesela, matematik dersinde çok başarılı bir çocuk düşünelim. Türkçe derslerinden ise pek keyif almıyor olsun. Uzun paragrafları okumakta zorlansın, anlatılanlar içinde kaybolsun ve kelimelerle de arası pek iyi olmasın. Şimdi bu çocuğun bilişsel değerlendirilmesi yapılıp sözel becerileri desteklenmez ise, ileriki akademik yaşantısında paragraflardan oluşan matematik problemlerinin içinde de kaybolma ihtimali oldukça yüksek olur. Ya da, zamanlama konusunda zorluk yaşayan bir ilkokul öğrencisinin daha sonraki yıllarda ders yükü ve sayısı arttıkça zamanlama konusunda çok daha büyük bir problemle karşı karşıya kalacağı ve zaman baskısı altında pek çok önemli sınava gireceği de akılda tutulmalı ve zamanında gerekli bir şekilde desteklenmelidir.
Öğretmen veya uzman yönlendirmesiyle teste alınan ve bilişsel olarak değerlendirilen çocuk, kendi güçlü ve zayıf yanlarının keşfedilmesiyle akademik yaşantısında çok daha başarılı olabilir. İhtiyaç halinde gereken desteği alabilir. Kendine uygun bir bölüm ve meslek seçiminde bulunabilir.
Bir yandan da, çocuğun bilişsel performans, zekasına yani IQ’suna gönderme yapacağından bilişsel değerlendirme meselesi oldukça hassas ele alınması gereken bir konudur. Ebeveynler bazen bilişsel değerlendirme sürecini çocuğun zayıflık ve güçlüklerini öğrenmekten ziyade çocuğun zeka seviyesini somut bir skor ile öğrenmek ya da “üstün” vs gibi sıfatları duyabilmek niyetiyle talep edebilmektedir. Böyle durumlarda, bir çocuğun teste alınıp alınamayacağının kararı uzman tarafından aile ile yapılacak ön görüşmede edinilen bilgilere göre verilmelidir. Aynı şekilde değerlendirmenin sonucu ebeveynlere aktarılırken aktarılan bilgilerin çocuğun hayatına olacak yansımaları mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle bir zeka skoru vermekten kaçınmak gerekir. Zeka skorunu öğrenmeye ısrarla ihtiyaç duyan ebeveynler açısından skor meselesinin-yani çocuğun IQ’sunun düşük olması/yüksek olması gibi- ne anlama geldiği iyice anlaşılmalıdır. Çocuğun zeki olması ya da bilişsel olarak yaşıtlarından geride olması ebeveynler için ne anlama gelmektedir? Ebeveynler de çocuğun sonuçlarına göre kendilerini gurur duyarken veya hayal kırıklığına uğramış/utanmış hissederken bulabilmektedir. Unutulmamalıdır ki bu tip bilişsel değerlendirmeler belirli aralıklarla tekrarlanabilir ve sonuçlar zaman içerisinde olumlu ya da olumsuz anlamda değişkenlik gösterebilir. Ancak çocuğun zeka skoru ve bu skorun aile açısından çocukla ilgili yarattığı izlenimler ne yazık ki çok daha kalıcı olabilir. Değerlendirmeye sonucunda skor verilen bir zeka testinden ziyade, çocuğun bilişsel profilini görmeye yarayan bir araç olarak bakmak işleri hem çocuk hem de ebeveynler açısından kolaylaştıracaktır.
Peki tüm bu bahsedilen bilişsel yetenekler hangi yöntemlerle değerlendirilmektedir?
Ülkemizde bilişsel değerlendirme amacıyla Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği 4 (WISC-IV), Stanford-Binet Zeka Ölçeği, Cattell Zeka Testi ve CAS (Bilişsel Değerlendirme Sistemi) vb. araçlar kullanılmaktadır. Bu araçlardan en yaygın olarak kullanılanı WISC-IV ölçeğidir. WISC-IV, 6-16 yaşları arasındaki çocuk ve gençlere bireysel olarak uygulanan, zihinsel becerileri ölçmeye yarayan, güvenilirliği, geçerliliği sağlanmış ve standardizasyonu yapılmış bir değerlendirme aracıdır. Türkiye standardizasyonu 2013 yılında tamamlanmıştır. Dört temel bilişsel işlev değerlendirilir: Sözel Kavrama, Algısal Akıl Yürütme, Çalışma Belleği ve İşlemleme Hızı. 5’i yedek olmak üzere 15 farklı alt-testten oluşur. Sonuçlar, değerlendirilen çocuğun bu alanlardaki performansını yansıtan puanların yanı sıra genel bilişsel becerilerini yansıtan bütüncül bir puan (Tüm Ölçek Zeka Puanı) da içerir. Sonuçlar değerlendirilirken, çocuğun göstermiş olduğu performans kendi akranlarının göstermiş olduğu performans ile karşılaştırılır. Böylece çocuğun, kendi yaş grubu ortalamasının gerisinde mi, kendi yaş grubu ortalamasının seviyesinde mi yoksa kendi yaş grubunun ilerisinde mi diye bakılır. Aynı zamanda, çocuğun kendi performansları arasında kişisel bir güçlülüğü ya kişisel bir zayıflığı var mı, herhangi bir alan yüksek öncelikli sorun ya da anahtar değerli özellik olarak ele alınmalı mı gibi sorulara da cevap aranır.
Sözel Kavrama Kümesià Akıl yürütme, kavrama, kavram oluşturma, sözel bilgi ve sözel ifade yeteneğini kullanması beklenir. Benzerlikler, Sözcük Dağarcığı, Kavrama, Genel Bilgi ve Sözcük Bulma bu kümeyi oluşturan alt testlerdendir.
Algısal Akıl Yürütme Kümesià Akıcı ve algısal akıl yürütme ve algısal organizasyonu ölçer. Her görev, görsel algı ve organizasyon, görsel olarak sunulan sözsüz materyali kullanarak akıl yürütme, idare etmeye- yönetmeye ilişkin işlevler de kullanılan yetenekleri gerektirir.
Çalışma Belleği Kümesi à Kısa süreli işitsel bellek, dikkat, konsantrasyon, seçme ve izleme dikkati ile zihinsel manipülasyon yeteneklerini gerektirir.
İşlemleme Hızı Kümesià Görsel algı ve organizasyon, görsel tarama, dikkatin yetkin kontrolü, gayretin sürdürülmesi ve hız gibi çoklu motor tepkilerin verimli üretimini gerektirir. Zihinsel işlemleme hızını ölçer.
Aynı zamanda, değerlendirme boyunca çocuğun davranışları uzman klinisyen tarafından gözlemlenir. Klinisyenle nasıl bir ilişki kurduğu, değerlendirme sürecinde ne denli kaygılı olduğu, dikkatsizlik hatası yapıp yapmadığı, hata yaptığında veya sorunun cevabını veremediğinde başarısızlığı ne denli tolere edebildiği, test yönergelerini takip edip edemediği vs gibi pek çok durum değerlendirme sürecine dahil edilir. Çocuğun değerlendirme boyunca sergilediği tutum, genel akademik tutumunun kısa bir kesitini klinisyene yansıtır. Örneğin, sınavlarda kaygı yaşayan bir çocuk değerlendirme sırasında da oldukça kaygılı olma eğilimi gösterebilir.
Değerlendirmenin sonunda, klinisyen sonuçları değerlendirip çocuğun bilişsel performansı ve faydalanacağı önerileri içeren bir rapor hazırlar. Ardından, ebeveynlere verilen geribildirim ile çocuğun sonuçları değerlendirilir. Bazen bu geribildirimlerin ardından, çocuğun sınıf ve ev ortamında değişiklikler yapmak gerekebilir. Örneğin, işitsel yönerge almakta zorlanan bir çocuk için sınıf içerisinde ön sıralarda ve öğretmene yakın oturması önerilebilir. Dikkati çabuk dağılan bir çocuk için, odasındaki çalışma masasının üzerini boşaltmak ve uyaranlar açısından sadeleştirmek önerilebilir.
Başka bir değerlendirme aracı olarak MOXO Dikkat Testi de son zamanlarda oldukça sık kullanılmaktadır. MOXO Dikkat Testi kısa ve online bir testtir. Testin içerisinde işitsel, görsel ve karma çeldiriciler mevcuttur. Hedefe odaklanılmalı, ancak hedef dışındaki çeldiriciler görmezden gelinmelidir. Çocuk formu 6-12 yaş aralığındaki çocuklar için uygundur. Yetişkin formu ise 13-65 yaş aralığındaki genç ve yetişkinler için uygundur. MOXO Dikkat Testi dört performansı ölçmektedir: Dikkat, Zamanlama, Dürtüsellik ve Hiperaktivite. Özellikle, nörogelişimsel bir bozukluk olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB) tanı ve tedavisinde kullanılır. Çocuğun eğer DEHB’si var ise, hangi seviyede olduğu ve hangi alt tipinin baskın olduğu (dikkat bozukluğunun baskın olduğu tip, dürtüsellik ve hiperaktivitenin baskın olduğu tip veya karma tip) hakkında bilgi verir. Test, DEHB olma olasılığı hakkında da uyarıcı bir nitelik taşır. Eğer DEHB söz konusu değilse, test sayesinde yine de çocuğun dikkat ve zamanlama süreçleri hakkında bilgi sahibi olunabilir. Ne zamanlarda daha dürtüselleştiği, ne zamanlarda hiperaktivitesinin arttığı, testin en başından en sonuna kadar her bir performansının nasıl değişim gösterdiği, performansları arasında anlamlı bir korelasyon olup olmadığı, dalgalanmalar olup olmadığı hakkında pek çok bilgi öğrenmek mümkün olur. Hangi çeldiricilerin (işitsel, görsel veya karma) çocuğun hangi performansını özellikle bozduğu görülebilir. Örneğin, işitsel bir çeldiricinin varlığında dikkat performansı kötüleşen bir çocuk için ders çalışırken özellikle sesli uyaranlardan uzak olması önerilir. Bazen de, çocuğun hiperaktivitesi arttığında çok daha dikkatli ve hızlı olabildiğine dair sonuçlarla karşılaşabiliriz. Bu gibi durumlarda, çocuğun ders çalışırken mum gibi oturmasından ziyade biraz daha hareketli olması, belki elinde bir hamuru sıkıp el kaslarını çalıştırması ya da ayaklarıyla küçük küçük tempo tutması önerilebilir.
WISC-IV ve MOXO Dikkat Testleri’nin sonuçları birlikte yorumlandığında, çocuğun bilişsel profili hakkında daha bütüncül bir yaklaşımda bulunmak mümkün olabilir. Örneğin, WISC-IV’ün İşlemleme Hızı Kümesi ile MOXO’nun ölçtüğü Zamanlama becerileri birbirlerini tamamlayıcı nitelikte yorumlanabilir. Aynı şekilde, her iki değerlendirme sırasındaki davranışsal gözlemler de çocuk hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Hem duygusal hem de bilişsel olarak neler deneyimlediği merak edilen bir çocuk, ebeveynlerinin sayesinde kendi duygularından ve zihninin işleyişinden haberdar olabilme şansına da sahip olur. Yani kendini tanıyabilir, kendi hakkında fikir sahibi olabilir. Onu öfkelendiren durumları, öfkelenince genellikle nasıl davranma eğiliminde olduğunu, dikkatinin ne zaman ve hangi ortamlarda daha uzun sürebildiğini ve hangi koşullarda daha hızlı çalışabildiğini bilebilir. Duygular ve zihin, birbirinden iki ayrı işleyiş gibi düşünülse de aslında birbirleriyle etkileşim halindedir. Örneğin, bilişsel olarak iyi bir performans gösterebilecek kapasitede olan bir çocuk, iç dünyasında fazla gelen duyguların baskısıyla çok daha düşük bir performans gösterebilir. Yani potansiyelini kullanamaz. Ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin gözlemiyle duygusal ve bilişsel süreçleri merak edilen çocuk herhangi bir zorluk yaşadığında ya da kendi yaşıtlarından ileri bir performans sergilediğinde bir uzman tarafından değerlendirilmesi sağlıklı olacaktır.